
Halk arasında sıkça kullandığımız, bir tehlikeden kaçarken daha büyüğüne yakalanmayı anlatan bir deyim vardır: “Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak.” Ne yazık ki modern beslenme alışkanlıklarımızda ve özellikle kalp sağlığımız konusunda tam olarak bu durumu yaşıyoruz.
On yıllardır süregelen bir ezberle, şekerin sadece “kilo aldırdığını”, “diş çürüttüğünü” veya en kötü ihtimalle diyabete yol açtığını düşündük. Bu yüzeysel bilgiyle, şekerden kaçmanın sağlıklı olmanın anahtarı olduğuna inandık. Ancak kardiyoloji ve metabolizma bilimi, sorunun sadece göbeğimizde biriken yağlarda olmadığını, asıl tehlikenin doğrudan damarlarımızın iç yüzeyinde, sessiz ve derinden ilerleyen bir süreçte yattığını kanıtladı.
Peki, bu bilinçle şekerden kaçıp sığındığımız o “masum” görünen limanlar? Paketlerin üzerindeki “Şekersiz” (Sugar-Free), “Diyet”, “Zero” veya “Keto Dostu” ibareleri gerçekten güvenli bir sığınak mı, yoksa bizi bekleyen daha sert bir fırtınanın habercisi mi?
Bu kapsamlı yazıda, kardiyoloji dünyasında büyük yankı uyandıran ve beslenme paradigmalarını kökten sarsan iki dev bilimsel araştırmanın ışığında, şeker mi tatlandırıcı mı ikilemini masaya yatırıyoruz. Hangisinin kalbiniz için daha sinsi, daha büyük veya daha ani bir tehdit oluşturduğunu, kanıta dayalı tıbbın verileriyle inceliyoruz.
1. Perde: Şeker Tuzağı ve Damarlarınızdaki Sessiz Yangın

Şekerin zararları konusunda bildiklerimiz buzdağının sadece görünen kısmıydı. Prestijli tıp dergisi JAMA Internal Medicine‘de yayınlanan ve 15 yıl boyunca on binlerce katılımcının takip edildiği devasa bir çalışma, gerçeğin çok daha korkutucu olduğunu ortaya koydu.
İlave şeker (sükroz ve yüksek fruktozlu mısır şurubu), vücuda girdiğinde sadece kalori fazlası yaratmakla kalmaz. Karaciğerde metabolize edilirken, doğrudan yağa dönüşme eğilimindedir (de novo lipogenez). Bu durum, kan yağlarını (trigliseridleri) yükseltir, iyi kolesterolü (HDL) düşürür ve karaciğer yağlanmasına yol açar.
Ancak daha da önemlisi, yüksek kan şekeri, damar duvarlarında “oksidatif stres” dediğimiz bir paslanma süreci başlatır ve kronik, düşük dereceli bir enflamasyon (yangı) sürecini tetikler. Bu yangı, damar sertliğinin (ateroskleroz) temelini oluşturur. Yani şeker, damarlarınızı içten içe kemiren sinsi bir düşman gibidir.
Kilo Almasanız Bile Risk Altındasınız

Bu araştırmanın en çarpıcı ve ezber bozan sonucu şuydu: Şekerin kalbe verdiği zarar, kilonuzdan büyük ölçüde bağımsızdır.
Verilere göre, günlük kalorisinin %25’inden fazlasını ilave şekerden alan kişilerin kardiyovasküler hastalıklardan (kalp krizi, inme) ölme riski, bu oranı %10’un altında tutanlara kıyasla 2 KAT daha fazladır. Üstelik bu risk artışı; kişinin zayıf, genç veya fiziksel olarak aktif olmasından bağımsız olarak mevcuttur.
Yani, “Ben kilo almıyorum, istediğim kadar şeker yiyebilirim” düşüncesi, kalbiniz için ölümcül bir yanılgıdır. Sorun sadece bel çevrenizde değil, doğrudan hayati organlarınızı besleyen damar duvarlarınızdadır.
Yanlış Kaçış: “Şekersiz” (Sugar-Free) Aldatmacası ve Yeni Tehlike

Şekerin bu kronik ve sinsi zararlarını öğrenen, sağlıklı yaşam bilinci yüksek pek çok kişi, çözüm olarak endüstrinin sunduğu “alternatiflere” yöneldi. Paketlerin üzerindeki “Diyet”, “Light”, “Zero Sugar” veya “Şekersiz” ibareleri, vicdanımızı rahatlatan birer kurtarıcı gibi göründü. Şekerlemeleri bırakıp, yapay tatlandırıcılı diyet içeceklere, “fit” tatlılara, şekersiz sakızlara ve hatta diş macunlarına sığındık.
Ancak 2024 yılında bilim dünyası bu kitlesel kaçışa koca bir “DUR” dedi. Yağmurdan kaçmıştık, ama şimdi çok daha sert, keskin ve ani bir doluya tutulmak üzereydik.
2. Perde: Tatlandırıcı Gerçeği ve Ani Pıhtı Riski

Cleveland Clinic Lerner Araştırma Enstitüsü tarafından yürütülen ve kardiyoloji alanının en saygın dergilerinden European Heart Journal‘da 2024 yılında yayınlanan çığır açıcı araştırma, dünyayı sarstı. Bu çalışma, özellikle diyet içeceklerde, sakızlarda, diş macunlarında, “keto” ürünlerde ve “sağlıklı” atıştırmalıklarda sıklıkla kullanılan şeker alkollerinin (polioller) sanıldığı kadar masum olmadığını, hatta biyolojik olarak aktif ve tehlikeli olabileceğini ortaya koydu.
Mercek altına alınan maddeler, doğal olarak bazı meyve ve sebzelerde çok düşük miktarlarda bulunan ancak endüstriyel olarak mısırdan üretilip gıdalara yüksek miktarlarda eklenen Xylitol (Ksilitol) ve Eritritol gibi tatlandırıcılardı.
Şeker uzun vadede metabolizmayı bozarak kronik bir hasar verirken, bu tatlandırıcıların kanda çok daha akut ve ani bir riski tetiklediği anlaşıldı.
Xylitol ve “Yapışkan” Kan Tehlikesi: Mekanizma Nasıl İşliyor?

Peki, “kalorisiz” ve “masum” olduğu iddia edilen bu tatlandırıcılar nasıl zarar veriyor? Mekanizma oldukça korkutucu ve doğrudan kanımızın pıhtılaşma sistemiyle ilgili.
Araştırmacılar, Xylitol gibi tatlandırıcılar kanda yüksek seviyelere ulaştığında (örneğin, tatlandırıcılı bir içecek içtikten sonra), trombosit adı verilen kan pulcuklarını aşırı duyarlı hale getirdiğini keşfettiler. Trombositlerin vücuttaki ana görevi, bir yaralanma anında kanamayı durdurmak için bir araya gelip pıhtı oluşturmaktır. Bu, hayati bir savunma mekanizmasıdır.
Ancak Xylitol, trombositlerin yüzeyindeki reseptörleri uyararak onları gereğinden fazla “tetikte” ve “yapışkan” hale getirir. Bu durum, damar içinde spontan (kendiliğinden) pıhtı oluşumunu kolaylaştırır. Normal şartlarda pıhtı oluşturmayacak ufak bir tetikleyici bile, bu “hiperaktif” ortamda damarı tıkayıcı bir pıhtıya dönüşebilir.
Sonuç olarak; kan, damarları tıkamaya çok daha meyilli hale gelir. Bu da aniden gelişen kalp krizi (miyokard enfarktüsü) ve inme (felç) riskini önemli ölçüde artırır.
Karşılaştırmalı Analiz: İki Ucu Keskin Bıçak

Özetle, “şeker mi tatlandırıcı mı daha zararlı?” sorusunun tek bir cevabı yoktur. Bu, iki ucu keskin bir bıçak tutmak gibidir. İkisi de kalp sağlığınız için güvenli değildir, sadece zarar verme yöntemleri ve zamanlamaları farklıdır.
- 🔴 ŞEKER (Kronik Risk): Yıllar içinde, yavaş yavaş zarar verir. Metabolizmayı bozar, insülin direncine yol açar, karaciğeri yağlandırır, tansiyonu yükseltir ve sistemik enflamasyonu artırarak damar sertliği zeminini hazırlar. Sonuç, uzun vadeli kronik hasardır.
- 🔵 TATLANDIRICI (Akut Risk): Etkisi daha ani olabilir. Kanı “yapışkan” hale getirir, trombosit aktivasyonunu tetikler ve tromboz (pıhtılaşma) riski yaratır. Sonuç, mevcut bir damar probleminde ani gelişebilen akut bir olay (kriz, felç) olabilir.
Peki Ne Yapmalıyız? Kalp Dostu Çözüm Yolları

Bu bilgiler ışığında karamsarlığa kapılmak yerine, bilinçli seçimler yapmalıyız. Kalbiniz için en güvenli yol, endüstrinin sunduğu paketli, işlenmiş ve “sihirli” olduğu iddia edilen çözümlerden uzak durmaktır. Bedeninizi kimyasallarla kandırmaya çalışmayın, onu doğanın sunduğu gerçek gıdalarla besleyin.
İşte kalp dostu, uygulanabilir ve basit değişiklikler:
- “Şekersiz” ürün yerine Doğal Şeker: Tatlı ihtiyacınızı endüstriyel barlar veya tatlandırıcılar yerine, lif matrisi bozulmamış taze meyvelerden (makul miktarda) karşılayın. Meyvedeki lif, şekerin emilimini yavaşlatarak metabolik hasarı azaltır.
- Asitli ve diyet içecekler yerine Su: Susuzluğunuzu gidermek için en iyi ve tek seçenek sudur. Sade maden suyu, bitki çayları (şekersiz) veya suya ekleyeceğiniz limon/nane gibi doğal aromalarla çeşitlilik sağlayabilirsiniz.
- Yapay tatlılar yerine Gerçek Gıdalar: İşlenmemiş, pakete girmemiş, içeriğini bildiğiniz gıdaları tercih edin. Etiket okuma alışkanlığı kazanın; Xylitol, Erythritol, Sorbitol, Maltitol gibi içerikleri gördüğünüzde iki kez düşünün.
Bilimsel Kaynaklar ve Kanıta Dayalı Tıp
Bu yazıda paylaşılan bilgiler, kişisel görüşler değil, kardiyoloji literatürünün en prestijli dergilerinde yayınlanmış, hakemli (peer-reviewed) güncel klinik çalışmalara dayanmaktadır:
- Şeker Çalışması: Yang Q, et al. Added Sugar Intake and Cardiovascular Diseases Mortality Among US Adults. JAMA Internal Medicine. 2014;174(4):516-524. (İlave şeker tüketimi ve kardiyovasküler ölüm riski arasındaki ilişkiyi gösteren temel çalışma.)
- Tatlandırıcı Çalışması: Witkowski M, et al. Xylitol is prothrombotic and associated with cardiovascular risk. European Heart Journal. 2024 Jun;ehae244. (Xylitol’ün protrombotik etkisini ve kardiyovasküler riskle ilişkisini ortaya koyan güncel çalışma.)
- Eritritol Çalışması: Witkowski M, et al. The artificial sweetener erythritol and cardiovascular event risk. Nature Medicine. 2023;29:710–718. (Benzer bir mekanizmayla Eritritol’ün de risk oluşturduğunu gösteren çalışma.)
Doğru Bilgi Hayat Kurtarır
Kalp sağlığınız, popüler diyet trendlerine, sosyal medya fenomenlerinin tavsiyelerine veya ambalaj üzerindeki yanıltıcı reklam sloganlarına emanet edilemeyecek kadar değerlidir. Sağlığınızla ilgili kararlar alırken her zaman kanıta dayalı tıbba ve uzman hekim görüşüne güvenin.
Kalbinizle ilgili endişeleriniz, risk faktörleriniz veya beslenme düzeniniz hakkında sorularınız varsa, bir kalp ve damar cerrahisi uzmanına veya kardiyoloğa danışmaktan çekinmeyin.
Daha sağlıklı bir kalp, daha bilinçli bir yaşam ve güncel tıbbi bilgiler için takipte kalın.
Prof. Dr. Selim İsbir
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı
